Küresel ısınmayla birlikte çevre kirliliğinin artması, doğal kaynakların ve biyoçeşitliliğin azalması ile doğa insanlığa bir tür alarm veriyor. Bilim insanları ise gelecek nesillere bozulmamış topraklar aktarabilmemizin tek yolunun sürdürülebilir tarımda olduğunu söylüyor. Dünyada bu felsefeyle ilerleyen çiftçi sayısı giderek artıyor ancak hala kafaları karıştıran sorular mevcut.
Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun 1987 yılında yaptığı tanıma göre; “İnsanlık gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yeteneğini tehlikeye atmadan günlük ihtiyaçlarını temin ederek kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine sahiptir.” Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik büyüme ve toplumun refah seviyesini yükseltme çabalarını yaşam kalitesini koruyarak gerçekleştirme yöntemidir. Bu da 21. yüzyılda istenilen üretim artışını gerçekleştirebilmek için tarımda sürdürülebilir yöntemlerin ve kalıcı çözümlerin uygulanması ile mümkündür.
Sürdürülebilir tarım, ihtiyaç duyulan kaliteli gıda maddesinin en ekonomik şekilde üretimini gerçekleştirerek, dünyada tarım ekonomisinin canlılığını ve doğal kaynakların korunmasını sağlayacak sistem ve uygulamaları içeriyor. Ancak bu uygulamalar en çok organik tarımla karıştırılıyor. Sürdürülebilir tarımı organik tarım uygulamalarından ayırmak ve bu felsefeyle yola çıkılan tarım arazilerini diğerlerinden ayırmak istediğimizde ise belirli ölçütler ve kriterlere başvurabiliyoruz.
Sürdürülebilir ve Organik Tarım Arasındaki Çizgi
İkisi de ekolojiye duyarlı uygulamaların daha fazla kullanımını hedeflediğinden karıştırılması normaldir. Ancak farklılıkları en çok değerlendirme aşamasındaki standartlar noktasında ortaya çıkar. Bu kavramlar arasındaki farkı anlayabilmek için öncelikle iki uygulama tipinin ne olduğunu anlamak gerekir.
Organik tarım, sentetik kimyasallardan arındırılarak ürün yetiştirme anlamına gelse de endüstriyel ölçekte yürütülen bir faaliyet olduğundan amacı ve niyeti öyle olmasa da çevreye zarar veren etkileri olabilir. Organik ürün etiketi altında olsa bile ekosistemler halen yaygın monokültürler tarafından zarar görebiliyor. Bunun yanı sıra, organik olsa bile zararlı organizmaları engellemek ya da kontrol altına almak için başvurulan pestisitler kullanılıyor olabilir. Ayrıca, topraklarda kirlilik oluşmaya devam edebilir.
Sürdürülebilir tarım ise biyolojik sistemlerin çeşitliliğini ve üretkenliğinin devamlılığını esas alan bir sistemdir ve kaynakların çeşitli ve yenilenebilir olması, uzun vadeli ve istikrarlı verimin hedeflenmesi ile mümkündür. Sürdürülebilirlik kavramıyla anlatılmak istenen tek bir tarım alanının süresiz olarak gıda üretmesini sağlayabilmektir.
Bu hedef doğrultusunda toprakta geri dönülemez, telafisi mümkün olmayan değişikliklerin önlenmesi gerekir. Erozyonla mücadele de bu kapsamda önemli bir başlık haline gelir. Bunun yanı sıra kısıtlı doğal kaynakları doğru ve planlı kullanmayı hedefler. Örneğin; su kaynaklarını doğru kullanma ya da yağışlardan en üst düzey istifade etmek yöntemlerden biri olacaktır.
Ekonomi Önemli Başlık
Bütün bunların yanında uygulanan yöntemlerin ekonomik olması da bir başka noktadır. Sürdürülebilir tarımda su, enerji, toprak değişiklikleri, gübre gibi kaynakların nereden sağlanacağı, sermaye yatırımları konusunda nasıl ilerleneceği konusunda planlama şarttır. Tamamen kendine yetebilen bir sistem yaratmak söz konusu olmasa da uzun vadeli istikrar ve verim esastır. Burada önemli olan kaynakları çeşitlendirip yenilenebilir hale getirerek tarım yapılan arazinin ömrünü uzatmaktır.
Sürdürülebilir tarımda bir diğer önemli nokta da atıkların azaltılmasıdır. Birbirine yarar sağlayan bitki ve hayvanların bir arada yetiştirilmesi hem atıkların azaltılması, hem verimi artırma ve bu vesileyle ekonomik bir uygulama olmasına yardımcı olacaktır. Atık konusunda yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkan 3R kuralı (Reduce, reuse, recycle/Azalt, yeniden kullan, geri dönüştür) sürdürülebilir tarımın temelleri arasındadır. Operasyon esnasında atıkları azaltma, yeniden kullanmanın yollarını arama ve geri dönüştürme konusundaki yaratıcı fikirler esas olacaktır.
Ekosistemdeki tüm canlılar aslında birbirine fayda sağlar. Bu doğrultuda sürdürülebilir tarım hayvancılıkla da paralel yürür. Tarım yapılan alanda tavuk yetiştirerek çöp ve atıkların tüketilmesini sağlamak, rüzgar kırma amacıyla yetiştirilen ağaçlar sayesinde kuşlar için bir yaşam alanı yaratmak, bitkiler üzerinde yaşayan zararlı böcekler sayesinde av hayvanları için besin kaynağı sağlamak bu tarım uygulamalarından sadece birkaçına örnektir.
Çiftçilik son derece zahmetli bir iş olsa da sürdürülebilir tarımın çiftçiye verdiği haz da ayrı olacaktır. Zira bu tarım uygulamalarını benimseyen çiftçiler sadece daha verimli, istikrarlı ve uzun soluklu bir işletme yürütmekle kalmaz, aynı zamanda ekosisteme faydalı bir üretim yaparak toprağa ve doğaya hak ettiği değeri verebilirler.