Toprak, en eski zamanlardan bu yana insanlık tarafından Ana Tanrıça olarak adlandırılmıştır. Hayat veren, iyileştiren, büyüten gücü dolayısıyla dişilikle benzeştirilen toprak, sürekli yenilenen ve bitmeyen enerjisiyle bir tanrıçanın ölümsüzlüğünü sembolize eder.
Bir kadının genç kızlığı, anneliği ve yaşlılığı gibi üç farklı dönemi, toprağın da mevsimsel değişimlerine benzetilir. İlkbaharda çiçeklenen, yeşeren toprak, kadının gençliğiyle, yaz sonunda meyve veren toprak anneliğiyle, kışın kuruyan ve sertleşen toprak ise kadının yaşlılığıyla özdeşleştirilir. Her kışın sonunda yeniden doğuşla birlikte sonsuz bir yenilenmenin filizlerini içinde taşır. Bu anlamda büyük tanrıça, üretme gücünü elinde tutandır, yaşamın yaratıcısıdır.
“Tellus, kutsal tanrıça,
Yaşayan doğanın anası,
Gıdası yaşamın,
Sonsuz dürüstlükle cezalandırılıyor ve ödüllendiriliyorsun,
Yaşam bizi terk ettiğinde,
Sığındığımız sensin
Çünkü dağıttığın her şey bağrına döner.
Haklı olarak tanrıların anası diye nitelendirildin
Değil mi ki sen dürüstlüğünle
Tanrıların gücünü kazandın
Sen gerçekten de tanrıların ve halkların anasısın.
Değil mi ki sensiz hiçbir şey gelişemiyor ve var olamıyor
Sen tanrıların arasında en güçlüsün.
Sen kraliçesin, Tanrıçasın.”
Eulogie (M.Ö. II. yy)
Yaşamsal Güçlerin Tek Sahibi
Eski Yunanlılar, yeryüzünün henüz asıl şeklini almadığı ilk dönemlerine Khaos adını verirler. Karışıklığın hakim olduğu bu dönem sonrasında efsanevi tanrılar el değmemiş topraklara düzen getirir. Bu Khaos’tan (kaostan) ilk ortaya çıkan Gaia olur ve ilk olarak Uranos’a ve sonrasında ahenkli dalgalarıyla yeryüzüne can katan Pontos’a (deniz tanrısı) hayat verir. Bu yaşam gücünün sahibi ve bir tanrıdan çok kozmik bir varlık olan Gaia, bütün tanrıların soyunu başlatan en eski tanrıça olarak bilinir.
Mitolojide Gaia’nın babasız, tek başına Uranos’u (gök tanrı) dünyaya getirdiğine inanılır. Titanların babası sayılan Uranos’a kendisini de içine alsın diye kendi büyüklüğünü vermekten çekinmez. Cömertliğiyle nam salan Gaia’nın sadece gök tanrıyı değil, dağları ve denizleri de yarattığına ve sonrasında Uranos’la yaptığı evlilikle sayısız tanrı ailesini doğuran ilk çift olduğuna inanılır.
Her şeyden önce tüm yaşamsal güçlerin toplandığı, sınırsız doğurganlıkla kutsanmış olan toprak ananın önemi mitolojide zamanla değişir ve birçok dini ve felsefi inançta da kendine yer bulur. Zaman içerisinde bazı felsefi akımlarda toprak; Demeter, Kybele gibi daha insana yakın tanrıçalar şeklinde de anılır.
Toprak ana, sadece eski Yunanlılarda değil, Hindistan’da da her zaman etkili bir figür olmuştur. Kutsal karakteri dolayısıyla zaman zaman hastalık, kıtlık, ölüm gibi korkutucu olayların, zaman zamansa enerjisi, bereketi, yenilenebilirliğiyle mucizevi olayların sebebi olarak düşünülür. Doğa güçlerinin hepsinin üzerinde bir otoriteye sahip olduğuna inanılır.
Öte yandan Anglosaksonlar’a ait eski belgelerde de toprak anaya duyulan inanç ve itibarı şu sihirli cümlelerde görürüz: “Selam toprak, insanların annesi, Tanrı kucaklarken bereketli ol, insanların kullanımına bol meyve ver.”
Tarih boyunca birçok felsefi, dini ya da mitolojik inanışta baş rollerden birini oynayan Toprak Ana, insanlık tarihi boyunca belki de ilk defa bu kadar belli belirsiz bir yere sahip. Doğaya, insanlığa hayat veren toprağa hak ettiği değeri vermediğimiz, tarih boyunca ilk defa bu kadar şiddetle yağmaladığımız aşikar. Oysa baharda yeryüzünün çiçeklenmesine, yeni bir ufkun doğuşuna, insanlığın bereketle kucaklayışına imza atan tanrıça için yapabileceklerimiz belli.
Gereken özeni göstererek ihtiyacı olan saygıyı gösterip, emekle, üreterek toprağa olan borcumuzu ödeyebilirsek Gaia’nın bizi bereketiyle ödüllendirmemesi için bir sebep kalmıyor.