Soframızdaki besinin nasıl yetiştirildiğini, nereden ve nasıl geldiğini, kısacası yolculuğunu bildiğimiz zaman, o besini daha büyük bir saygıyla tüketiyoruz. Bu saygı, verilen insan emeğine, yıllar geçtikte gelişen makine teknolojisine, insan ve teknolojinin tüm dünyayı beslemek için yaptığı işbirliğine duyduğumuz minnettarlıktan ileri geliyor.
İlkel zamanlardan bu yana tarımcılığın önemi hiç azalmazken, artan nüfus ve beslenme ihtiyacını karşılamak üzere, tarımcılık yöntemleri değişti ve gelişti. Daha kısa sürede, daha az iş gücüyle daha çok hasat yapılabilmesine olanak sağlayacak teknikler keşfetmenin önemi arttı.
Mısırın eskiden nasıl hasat edildiğini tahmin etmek güç değil; çiftçiler sıra sıra gezip tek tek topluyorlardı veya saplarıyla kopararak tek bir yerde toplayıp, mısırları daha sonra koparıyorlardı. Kabuğu soyulan mısır taneleri de mısır değirmeninde kol kuvvetiyle öğütülüyordu.
Önce atlar tarafından çekilen ve bitkileri makaslarla kesme prensibine dayanan biçme makinesi, ardından bitkileri kestikten sonra bir de bağlayan biçerbağlar makinesi ortaya çıkınca, mısır saplarını elle koparmaktan kurtuldular. Makine mısırları kocaman bir demet oluşturacak şekilde bir araya topluyor, çiftçiler de bunu tarlalara yığınlar halinde koyuyor, ardından mısırları bu yığınlardan topluyorlardı. Daha sonra hem ekini kesme, hem harman yapma (tahıl tanelerini ayırma) hem de taneleri samandan ayırmak için havaya savurma işlemini yapan modeller ortaya çıktı.
Ve biçerdöverler sahneye çıktı. Bu makinelerin icadı, mısır hasadında devrim yarattı. Günümüzde de kullanılan mısır biçerdöverleri, hasat döneminde yeşilden sarıya dönmüş olgun mısırların sıra sıra uzandığı bereketli topraklara giriyor. Uzaktan bakıldığında yolunun üzerinde ne varsa demir ağzıyla yutup yok ediyormuş gibi görünen makineler, sertçe dönüp duran dişlileri, zincirleri ve panelleriyle, aslında mısır tanelerini nazikçe ayıran bir sistemle çalışıyor.
Gıda, endüstriyel ve tohum amaçlı kullanılacak danelik mısır hasat edilirken; önce makinenin ön tarafında bulunan başlıklara, mısır saplarının ekildiği mesafeye ve istenilen hıza göre ayarlama yapılıyor. Biçme işlemi başladıktan sonra, başlıkta bulunan tekerlekler mısır saplarını çekerek koparıyor. Bu tekerleklerin hemen üstünde yer alan metal tabakalar mısırın kendisini gövdesinden ayırıyor.
Daha sonra zincirli bir aksam yardımıyla mısırlar tahılların koçanlardan ayrılacağı, matkaplı bir bölmeye gönderiliyor. Mısırların bu bölmeye gitmesiyle, mısır tanelerinin hazneye dolması arasında geçen süre yalnızca 10 saniye. Hazneye dolan altın renkli mısırlar, bir hortum aracılığıyla, bağlı olduğu traktörle biçerdöverin yanında yürüyen römorkun içine doluyor. Hasat boyunca bu römorklar defalarca doldurulup boşaltılıyor.
Peki geriye kalan mısır yaprağı, sap ve koçanlara ne oluyor? Biçerdöverler tarafından toprağa geri bırakılıyorlar. Bazı çiftçiler anızı daha az maliyetli bir çözüm olduğu için yakmayı tercih etse de, toprakta besin kaybına yol açtığı ve çevreye zarar verdiği için tavsiye edilmiyor. Daha sürdürülebilir ve doğa dostu bir çözüm olarak, bu atıklar ahırda yaşayan hayvanlar için altlık olarak kullanılmak üzere değerlendirilebiliyor.
Ayrıca saman maliyetinin artmasıyla birlikte, mısır sapından elde edilen kaba hayvan yemi, daha hesaplı bir alternatif olarak kullanılmaya başladı. Sap toplama makinesiyle namlu haline getirilip kurutulan anız, sap parçalama makinesiyle parçalanıp yem haline getirilebiliyor.
Silajlık mısır hasadında ise bu ekstra adıma gerek kalmıyor. Silaj, yeşil otun olmadığı kış aylarında hayvanlara verilebilen tek kaba yem türü. Mısır ise içerdiği nişasta ve lif oranıyla silaj yapılan en kaliteli bitkilerin başında geliyor. Silajlık olarak üretilen mısırların hasadında, biçerdöver önüne çıkan mısırları tamamen parçalıyor. Römorklara dolan parçalanmış mısırlar, daha sonra balya paketleme makinesine aktarılıyor ve büyük silindir balyalara dönüşerek, satılmaya hazır hale geliyor.