Çiftçinin mesaisi tarlada başlar ama burada bitmez. Tohumun toprağa düşmesiyle başlayan sıkıntıları sezon boyu hasadın, verimin, satışın endişeleriyle devam eder. Çok yağan yağmurlar, beklenmedik kuraklıklar, korkutucu dolu felaketleri…
Gözü sadece toprağı değil, havayı da gözler çiftçinin. Çünkü hava kimi zaman şans kimi zamansa sorun getirir beraberinde. İklimle mücadele etmez, onun rüzgarına göre yön değiştirir çiftçi.
Karşılaştığı zorluklar da bununla kalmaz. Bazen beklenmedik bir zararlıyla savaşmak zorunda kalır, bazense bir hastalıkla. Ziraat mühendislerinin de desteğiyle zırhını kuşanarak yoluna devam eder. İyi bir hasat dönemi geçirdiyse bir nebze sıkıntılarına ara verilir ancak bu kez de ürününü nasıl saklayacağı, nasıl satacağı ve daha da önemlisi bir sonraki sezon için nasıl yatırıma dönüştüreceği soruları düşer aklına. İşte belki de işinin en zorlu alanlarından biridir bu.
Çok kısa bir zaman öncesine dek Türkiye’de bir çiftçinin ürününü nasıl saklayacağına dair güvenli, standart bir metot yoktu. Çiftçi kendi imkanları dahilinde ürününü saklamaya ve satışa hazırlamaya çalışıyordu. Soğuk, sıcak ve nem açısından uygun depolama şartlarının oluşması ise bir hayli yüksek maliyetler gerektirdiğinden ürününün bir kısmını daha satamadan kaybediyordu. 2005 yılında yürürlüğe giren Lisanslı Depoculuk Kanunu ve sonrasındaki yeni uygulamalarla başlayan süreçle birçok çiftçinin hayatı ve tarım sektörü değişmeye, dönüşmeye başladı.
Bu mekanizma çiftçiye ne kazandırır?
Çiftçinin sezon boyu dört gözle beklediği hasat, şartlar el verdiğinde iyi bir verimle sonuçlanabiliyor. Ancak hasat sırasında elde edilen ürünün bir kısmı hemen satılabiliyor olsa da bir kısmı çiftçinin elinde ve geniş perspektifte piyasada birikiyor. Bu biriken ürünler piyasada satış fiyatlarının düşmesine neden oluyor ve piyasada arz-talep dengesinin kurulması zorlaşıyor. İşte bu sebeplerden ötürü hububat, baklagiller, pamuk, fındık, zeytin gibi bazı ürün gruplarında Lisanslı Depoculuk uygulaması ile finansal çıkarların korunması hedefleniyor.
Bu uygulamanın temel amacı, tarım ürünlerinin ticaretini kolaylaştırmak, depolanması için yaygın bir sistem oluşturmak, çiftçinin ürün emniyetini sağlamak, kalitesini korumak ve sektörün genelinde üreticinin çok yönlü çıkarını sağlamak. Lisanslı Depoculuk Kanunu, bundan 14 yıl önce yürürlüğe girmiş olsa da mekanizmanın işler hale gelmesi zaman alıyor. Zira alışkanlıkları değiştirmek kolay olmadığından ancak son birkaç yıldır bu uygulamaya geçen çiftçi sayısının arttığını görüyoruz.
Lisanslı depoculuk uygulaması, sadece üreticinin değil; tüketiciler, tarım ürünlerinin ticaretini yapanlar, lojistiğini sağlayanlar gibi diğer sektör oyuncularının da fayda gördüğü bir mekanizma. Gıda enflasyonunu kısmen dengeleyen bu uygulama sayesinde tüm sektör bundan fayda görebiliyor.
Çiftçi açısından öncelikli faydası ise elde edilen ürünün bir teminat olarak gösterilerek üreticinin finansa erişim sağlayabiliyor olması. Yani, bu sayede çiftçimiz hasat zamanı düşen satış fiyatlarından etkilenmeden ürününü depoya veriyor ve ek bir mali imkan sağlayarak yatırım yapabiliyor.
Kaliteli üretim için sertifikasyon
Uygulama, dolaylı yoldan bir sertifikasyon süreci olarak da görülebilir. Zira ürün, lisanslı depoya teslim edildiğinde belirli kriterlere sahip laboratuvarlar denetiminde bir kalite kontrol sürecinden geçiyor. Bu sayede tarım ürünlerinin kalitesi konusunda bir denetim mekanizması da oluşmuş oluyor. Bu çiftçiyi, daha kaliteli bir üretim yapması konusunda motive ederken üretim alanında da bir standardizasyon oluşturulabiliyor.
Uygulamanın bir diğer faydası ise üretici kadar tüketiciyi de ilgilendiriyor. Yapılan araştırmalara göre tarladan sofralarımıza uzanan yolda üretimi yapılan tarım ürünlerinin yüzde 25’ini saklama koşulları sebebiyle kaybediyoruz. Bu uygulama sayesinde yüksek kriterlere sahip lisanslı depolarda uygun şartlarda saklanan ürünlerin kaybı azaltılarak hem kaliteli ürünün tüketiciye sunulması sağlanıyor, hem de az atık çıkarılarak sektörde finansal bir fayda sağlanmış oluyor.
Sağlıklı, güvenli ve sigortalı depo uygulamaları ile üreticilerimiz açısından avantajlı bir sistem kurulurken tarıma dayalı ticaret ve sanayi sektörlerindeki işletmeler de ihtiyaç duydukları bu ürünler için lojistik maliyetini sıfırlarken, talep ettiği miktardaki kaliteli ürüne yılın her dönemi kolaylıkla ulaşabiliyor. Bu mekanizma sayesinde üreticimiz daha güvenle toprağına odaklanabilirken, tarım ve tarıma dayalı ticaret politikaları da daha sağlıklı yapılabilecek hale geliyor.